Dünyamızın büyük bir kısmını kaplayan denizlerde birçok farklı türde tehlikeli ve
zehirli deniz canlılarının yaşadığı bilinmektedir.
Üç tarafı denizlerle kaplı yurdumuzun denizlerinde de pek çok farklı türde tehlikeli
ve zehirli deniz canlısı yaşamaktadır.
Bizler, birer balıkçı ya da balıkçı adayı olarak, avlandığımız denizlerimizde
bizleri ve çevremizdeki diğer insanları bekleyen tehlikeleri biraz olsun bilirsek,
bu konuda yapacağımız uyarılarla onlara bir nebze de olsa yardım etmiş oluruz.
Yaptığım araştırmalarda tropik denizlerdeki kadar olmasa da bizim denizlerimizde de
yaşayan bazı zehirli ve tehlikeli deniz canlılarının bulunduğunu ve zaman zaman bu
tür canlılarla temas ya da bu tür canlıların yenmesiyle küçümsenmeyecek oranlarda
ölümle sonuçlanan vakalara rastlandığını öğrendim.
Şimdi, gelelim bu tür canlıların neler olduklarına:
1 – DENİZ ANALARI(Aurella Aurita) :
 | This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 611x400 and weights 45KB. |
Dünya denizlerinde yüzlerce farklı çeşidi bulunan deniz anaları, yurdumuzu
çevreleyen denizler de bazı çeşitleri ile kendini göstermektedir. Saydam, pelteyi
andıran, farklı büyüklüklerdeki bu canlılar hemen hemen her mevsimde sahillerimizde
kendilerini gösterirler. Bazı cinsleri tehlikeli olmamakla beraber, 2 m. den 9 m. ye
varabilen uzun saçaklı bacakları olan ve çeşitli renklerle bezenmiş türleri,
saçaklarının insan vücuduyla teması halinde deride aşırı yanma ve kızarıklığa
sebep olmaktadırlar.Bilinen en zehirli türü olan MEKSİKALI ASKER'in dokunması
halinde birkaç saniye içinde ölüme sebebiyet verdiği söylenmektedir.
Genelde tropik denizlerde yaşayan bu cinse yarı tropik denizlerde de rastlanabilmekteymiş.
Alerjik bünyeli kişilerde bu temas, şoka hatta ölüme bile yol
açabilmektedir.Bu tür temaslarda vakit geçirmeden hekime baş vurmakta fayda olduğu
ifade ediliyor.
Diğer önlem olarak da, temas halinde bölgeye kesinlikle tatlı su dokundurulmaması.
Bu uygulama zehrin daha aktif hale gelmesine sebep olabiliyormuş.
Ayrıca, temas edilen bölge deniz suyuyla yıkandıktan sonra, alkol veya alkol içeren
sıvılar (ispirto, kolonya, votka, cin vs) dökülmeliymiş.
Ya da deniz suyu hastanın dayanabileceği kadar kaynatılıp yaranın üzerine tatbik
edilmeliymiş.
Şayet deniz anasının yapışan kolu vücutta kalmışsa, ayırabilmek için alkol
uygulamasından sonra, deniz suyu ile yemek sodası karışımını bulamaç halinde
sürdükten sonra keskin bir cisimle yapışan kollar ciltten ayrılmalıymış. Tabi bu
arada bu işlemi yapan kişilerin de eldiven kullanmaları gerekiyormuş.
Daha şiddetli vakalarda ise bölgeye turnike uygulanıp doktora götürmek
gerekiyormuş.
Ağrıya karşıda çeşitli ağrı kesici merhemler ya da ağrı kesici haplar
kullanılabiliyormuş.
2 - DENİZ ÇIYANLARI:
 | This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 483x400 and weights 87KB. |
Denizlerimizde yaşayan ve solucanlar grubunun bir üyesi olan çıyanlar, kahverengi
ve yeşil renkli olup, gövdeleri üzerinde parlak renkli enine bantlar taşırlar.
Boyları genelde 10 – 12 cm arasında değişen bu canlıların 30 cm boya ulaşanları da
görülür. Vücutları üzerinde saydam kılları bulunur. Bir tehlike anında bu kıllar
beyaz bir renk alırlar.
Akdeniz ve Ege denizin de 5 – 30 m arasında sert zeminlerde yaşarlar.
Üzerlerinde bulunan kıllar zehirli olup, tehlike anında bu kılları bir ok şeklinde
fırlatabilirler. Bu kılların insanlarla teması halinde, deride kızarıklık ve yanmaya
sebep olabilirler. Özellikle dalış kıyafeti olmadan dalış yapan balık adamlar ve
ağdan balık temizleyen balıkçılar için tehlike oluştururlar. Bu grubun tüm üyeleri
zehirlidirler.
Bu canlıyla temas halinde:
Vücudumuza yapışan gözle görülebilir tüm kılların bir cımbız yardımıyla
çıkarılması,
Derinin fazla ovalanmadan kurulanması,
Bir selobandın yapışkan yüzünün kıllar üzerine yapıştırılıp çekilmek suretiyle
deride kalabilecek tüylerin temizlenmesi.
Tahriş olmuş bölgeye sirke, % 40 – 70 alkol ya da amonyak uygulanarak acının
azaltılması,
Acı fazla ise Anestol pomat uygulanması gerekmektedir.
3 - DENİZ HIYARI:
Derisi dikenlilerin omurgasızlar sınıfı üyesidirler. Görünüşleri itibariyle hıyarı
andırırlar. Bir uçta etrafında 10 – 40 adet, duyu, dokunma ve av yakalamaya yarayan
uzantılar bulunan bir ağızları, diğer uçta ise anüsleri bulunur. Genelde 3 – 7 cm
boyunda olmakla beraber, 60 cm e kadar uzayanları vardır.1000 kadar türlerinin
olduğu söylenmektedir.
Denizlerde kıyıya yakın sığlıklarda yaşarlar ve tüp ayaklarıyla yavaş hareket
ederler. Çeşitli renklerde olabildikleri gibi, cam gibi saydam olanları da vardır.
Vücutla teması halinde, bazı kişilerde cilt alerjisine sebep olabilirler. Göze
bulaşması halinde gözlerde de yanma kaşıntı ve sulanmaya neden olabilirler.
Temas halinde cilde alkol sürmeli, göze bulaşma durumunda ise doktor gözetiminde
damla kullanmakta fayda olduğu söyleniliyor.
4 – DENİZ SÜNGERLERİ :
Denizlerimizde eskiden bol miktarlarda bulunan, fakat bilinçsiz avcılık nedeniyle
gün geçtikçe tükenmeye yüz tutan süngerlerin bükük bölümü denizlerde, az bir miktarı
da tatlı sularda yaşarlar.Hemen hemen her derinlikte onlara rastlamak mümkündür.
Yaklaşık 4000 – 5000 türleri olduğu söylenmektedir. En ilkel çok hücreli
canlılardır.
Denizlerimizde de çeşitli türleri yanında Deli Sünger adıyla bilinen türünde zehirli
ve sokucu tüyler bulunduğu ve çıplak elle tutulması halinde deride yanma ve
kızarıklıklara sebep olduğu bildirilmektedir.
Temas halinde, bölgenin alkolle temizlenmesi gerekmektedir.
5 – DENİZ MERCANLARI :
 | This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 581x400 and weights 54KB. |
Denizlerimizde pek çok çeşidi bulunan, deniz altı dünyasının muhteşem görünüşlü bu
canlıları zaman zaman tehlikeli olabilmektedir.
Sert ve yumuşak türleri olan mercanların özellikle sert olanları jilet keskinliğinde
olup, deride derin kesiklere sebep olabilmekte, bu kesiklerin içinde kalan küçük
kalker parçacıkları deride çeşitli reaksiyonlar yapmakta ve tedavi edilmesi
gerekmektedir.
Ayrıca çıplak elle tutulduğunda, polipleri ciltte yanmaya sebep olabilmektedir.
Temas halinde su ve sabun ve yumuşak bir fırça ile yaralı bölge temizlenmelidir.
Kesik arasına kaçan parçacıkları temizlemek için ise yaranın üzeri kurutulup,
üzerine oksijenli su dökülüp, köpürmeden sonra yarayı kurutmalı ve yaraya alkol
dökülüp, bir antibiyotik kapsülünün içindeki tozu yara üzerine dökmek gerekiyormuş.
Bandaj yapılmaması da öneriliyor.
6 – DENİZ TIRTILLARI:

Özellikle sıcak denizlerimizde görülebilen ve güzellikleri ve renkleriyle ilgimizi
çeken bu canlılar, güzel görünüşlerinin yanında, dikkatli davranmadığımız taktirde
canımızı feci şekilde yakabilirler.Üzerinde bulunan ince tüyler cildimize batmaları
halinde o bölgede kaşınma, yanma, kabarma hatta dokularda harabiyete yol
açmaktaymış.
Temas halinde, bölge silinmemeli, plaster bant uygulaması yapılarak, ciltte kalan
tüyler temizlenmeli, daha sonra, alkol, su veya amonyakla bölge silinmeliymiş.
7 – DENİZ KESTANELERİ:
Hemen, hemen tüm denizlerimizde yaşayan, şekilleri etrafı dikenlerle kaplı bir
kestaneyi andıran mor – kahve renkli canlılardır. Dikenleri uzun ve sert yapılı
olup, üzerine basma halinde içeri batıp kırılma özelliğine sahiptirler. Bu batma çok
acıya ve ağrıya sebep olmakta, mikroplanma nedeniyle zamanla iltihaplanmalara, hatta
çıkarılmamaları halinde doku içinde kistleşmelere yol açabilmektedir.
Temas halinde, görülebilen dikenler bir cımbız vasıtasıyla çıkarılmalı, dibe batmış
olanlar ise kenarlardan baskı yapılmak suretiyle steril iğne ile (kıymık çıkarır
gibi) çıkarılmaya çalışılmalıdır.
Başıma geldiği için anlatayım, bir diğer usulde saf zeytinyağı kullanılarak derinin
yumuşatılması sağlanmalı bu aynı zamanda acıyı da azaltıyor. Ondan sonra dipte kalan
dikenlerin çıkarılmasına çalışılmalı.
8 – AHTAPOTLAR :
Dünyanın genelde tüm denizlerinde yaşayabilen, kabuksuz kafadan bacaklılardır. Ağız
çevresinden çıkan üzerlerinde 2 sıra vantuz bulunan 8 adet bacak ve kolları bulunur.
Kuş gagasına benzer sert, koyu renkli ve kesici bir ağızları vardır.
Tropikal denizlerde yaşayan bazı türleri zehirli olmakla beraber, ülkemiz
denizlerinde yaşayanlar genelde zehirsizdir.
Kollarının vücudumuzla teması halinde vücutta kızarıklıklara sebep olabilmektedir.
Temas eden bölgelere alkol sürülmesi tavsiye ediliyor.
Gelelim denizlerimizde yaşayan zehirli ve tehlikeli balıklara.
Dünya üzerindeki denizlerde yaşayan balık türleri aktif ve pasif zehirli balıklar
olmak üzere iki kategoride toplanıyorlar. Dünya denizlerinde yaşayan balık
türlerinden 225 kadarının zehirli oldukları, denizlerimizde ise 26 çeşidin zehirli
olduğu belirtilmiş bulunuyor.
Aktif zehirli balıklar genelde zehirlerini temas yoluyla ya da üzerlerinde
bulundurdukları zehirli dikenlerinin vücudumuza batması ile tehlikeli oluyorlar.
Bu tip balıklar, genelde deniz diplerinde yaşarlar ve hareketleri ağırdır. Bir diğer
tip ise hareketli olup, bu türün zehirli kısımları kuyruk bölgelerinde
bulunmaktadır.
Ülkemizde bilinen zehirli balık türleri:
Trakonya, İskorpit, Varsam, Lipsoz , Üzgün, Balon Balığı, Vatos, Rina, Kazık kuyruk,
Tırpana, Tiryaki, Sokar gibi adlarla anılırlar.
Şimdi bu balıkları tanıyalım ve tehlikelerini inceleyelim:
1 – TRAKONYA- ÇARPAN BALIK ( Trachinus Draco ):
Serin ve ılık denizlerimizin sahil şeridi üzerinde , özellikle dipleri yumuşak kumlu
ve 2 – 3 m. derinlikten 150 m derinliklere kadar olan sularda yaşar. Genelde dibe
bağlı olan ve yüzmeyi sevmeye bu balıklar yaşamlarını kumlara gömülü olarak devam
ettirirler. İyi birer kamufle ustası olan bu balıklar bulundukları ortamla tam bir
uyum sağlayarak adeta görünmez olabilirler.
Sırt tarafları sarı – gri, koyu sarı ve mavi, gri kırmızı tonlarda olabilmekte , yan
ve karın bölgeleri sarı ve gümüşi renk, göğüs kısımları ise beyaz olup, üzerlerinde
siyah leke veya noktalar bulunmaktadır.Boyları ortalama 18 – 20 cm olmakla beraber,
40 – 50 cm kadar ulaşabilmektedir.
Normalde saldırgan olmayan bu balık üzerine gidildiği zaman kaçmayı da sevmiyor.
Birer zehir deposu olan, sırt ve göğüs yüzgeçlerinde geriye doğru uzayan sert
dikenleri , üzerine basılması veya ellenmesi durumunda insanlarda dayanılmaz
derecede şiddetli ağrı,balon gibi şişme,koma hali ve hatta kramplar meydana
getirmekte, bir insanı sakat bırakabilmektedir.
Hatta, denizde kalp krizi geçiren ve bu yüzden hayatını kaybeden kişilerin
bazılarında yapılan incelemede krize bu balığın sebep olduğu ispatlanmıştır. Bu
dikenler balığın ölmüş olması halinde bile aynı etkiyi yapabilmektedir.
Deniz içinde yürürken ayağınıza diken batması gibi bir acı hissettiğinizde vakit
geçirmeden ve ihmal etmeden sahile çıkılmalı, çarpılan yere 40 derece üzerinde ısı
uygulaması yapılması (zehir proteinin parçalanması için) ve amonyakla temizlenmesi
(gerekli hallerde idrar da kullanılabilir) gerekmektedir.
Eti lezzetli olup, dikkatli temizlemek şartıyla (bu işi bilenler tarafından) tavası
yenilebilir.
2 – İSKORPİT ( SCORPAENA PORCUS):
 | This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 510x400 and weights 107KB. |
Denizlerin en sığ bölgelerinde, diplerde, kayalık, taşlık ve kumluk yerlerde
yaşarlar.
Büyük başlı, büyük ağızlı, siyahımsı kahverengi görünüş itibariyle çok çirkin bir
balıktır. Bu balık da iyi bir kamuflaj yeteneğine sahip olup, bulunduğu ortama
kolayca uyum sağlayabilir. 10 – 25 cm boylarında olup, vücutları koni şeklindedir.
Ağızlarını çok geniş olarak açabilirler.
Kuyruk yüzgeci ve gövdesinin yan kısımları dışında tüm vücudu dikenlerle kaplı olup,
bu dikenler zehirlidir.Özellikle de başa yakın sırt yüzgeçleri.
Varsam ve Trakonya’dan sonra dikeni üçüncü derecede zehirli bir balıktır.
Bu dikenlerin batması durumunda Trakonya balığında olduğu bibi büyük acılar verir.
Tedavi için temas olunan bölgeye amonyak sürülmesi öneriliyor.
Avının profesyonel kişilerce yapılması, amatörlerin oltaya bu balığın yakalanması
halinde iğneden çıkarmada bilen kişilerden yardım alması tavsiye ediliyor.
Eti çok lezzetli bir balık olup, çorbası, buğulaması, haşlaması ve mayonezlisi
yapılır.
3 – VARSAM (ECHİİCHTHYS VİPERA):
Yapısı, yaşam koşulları yönünden Trakonya’ya benzer. Ondan ayrılan tek özelliği
temas halinde zehrinin daha fazla olması nedeniyle daha fazla acı vermesidir.
Temas halinde, Trakonya da uygulanan tedavi yöntemlerine baş vurmak gerekmektedir.
4 – LİPSOZ – ADABEYİ (Scorpaena Scrofa):
Ülkemizin, sıcak ve ılık denizlerinde sahil kıyılarından 1.000 m ye kadar inen
derinliklerde, bitkilerle örtülü, kumlu,çakıllı, kayalık ve taşlık bölgelerde
yaşarlar. Boyları 50 – 60 cm arasında olup ağırlıkları 4 – 5 kg. ulaşanları
bulunmaktadır.
Genellikle kırmızı renkli olan bu balıkların , birinci sırt yüzgeçleri ile karın ve
sırt yüzgeçleri zehirlidir.
Temas halinde İskorpit balığı çarpmalarında uygulanan tedavi yöntemlerinin
uygulanması gerektiği söyleniyor.
5 – ÜZGÜN ( Callionymus Iyra) :
Güzel renkleri dolayısıyla Mine balığı adıyla da anılırlar. Boyları 25 cm. olup, sığ
sulardan 300 – 400 m derinliklerdeki sularda yaşayabilirler. Diğer türler kadar
olmasa da dikenleri zehirli olup, temas halinde ciltte, kızarıklık, yanma
yapabilirler.Tedavileri diğer çarpan balık türlerinde olduğu şekilde yapılır.
6 – TİRYAKİ ( Uranoscopus Scaber Linnaeus):
Denizlerimizin, çamur ve kumlu yumuşak zeminlerinde ve kendini kamufle ederek
yaşarlar. Boyları 15 – 50 cm arasında değişir. Üzerlerine basılması ya da
dikkatsizce ellenmeleri halinde vücudundaki zehirli dikenler nedeniyle
Yanma, kaşınma ve ağrıya sebebiyet verebilirler. Zehirleri diğer türlere nazaran
daha azdır.
7 – BALON (Lagocephalus Sceleratus):
 | This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 533x400 and weights 110KB. |
Ülkemizde Kurbağa Balığı adıyla tanınan bir balık türü olup, Süveyş Kanalının
açılmasından sonra Kızıldeniz yoluyla Akdeniz’e ulaştığı sanılmaktadır.
Sahillerimizin 30 – 250 m derinliklerinde yaşayan bu balıklar yeşil, kahverengimsi
renklerde olabiliyorlar. Kendini tehlikede hissetmesi halinde vücuduna su çekmek
suretiyle normal boyutlarının çok üstüne çıkarak bir balon halini almasından dolayı
bu adı almıştır.
Bu balıkla temasta insanlar için herhangi bir tehlike olmadığı ama avlanarak etinin
yenilmesi halinde eti içinde bulunan Tetrodotoksin nedeniyle kas felcine yol açarak
nefes darlığı, dolaşım yetmezliğine bağlı ölümle neticelebilen zehirlenmeler
yapabildiği söylenmektedir.
Ülkemizde Alanya bölgesinde bolca avlanan ve hatta balık pazarlarında serbestçe
satılan ve etinin çok lezzetli olduğu ifade edilen bu balıkların maalesef
bilinçsizce tüketildiği ve birçok kişinin zehirlenerek hastanelere baş vurdukları
yakın zamanda basınımızda yer almıştı.
Bu konuda açıklama yapan tıp adamları bu balığın kesinlikle yenmemesi konusunda
uyarıyorlar.
8 – VATOZ ( Raja Clavata ) :
 | This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 621x400 and weights 113KB. |
Kıkırdaklı balıklar grubu üyesi olan Vatozların, İğneli Vatoz, İnek Burunlu Vatoz ,
Kazıkkuyruk, Rina, Folya ve Çuçuna gibi cinsleri bulunmaktadır. Denizlerin, dibi
kumlu, çamurlu yumuşak düzeyli sığ sahillerinden 200 m derinliğe kadar olan
bölgelerde yaşarlar. Vücut çapları 0,30 m ile 4 m arasında değişebilir.
Genelde insanlara karşı saldırgan olmayan bu balığın zehirli bölgesi kuyruğun
vücutla birleştiği kesimde olup, üzerine yanlışlık basılması ile zehirlenme meydana
gelir.
Denizlerimizde yaşayan diğer tehlikeli balıklara gelince, bu balıklar bazı cins
Köpek Balıkları, Müren, yılan balığı, Baraküdalardır. Bu tip balıklar genelde derin
açık denizlerde yaşarlar ve avlanmak amacıyla kıyılara nadir yaklaşırlar. Daha
ziyade dalgıçlar için tehlike oluşturmaktadırlar.
Müren balığı(Murenea Helena) :
 | This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 500x210 and weights 13KB. |
Mavi Köpek Balığı (Prionace Glauca):
 | This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 500x400 and weights 15KB. |
Baraküda (Sphyraena ):
Bu balıklar genelde insanlara saldırmazlar. Ülkemiz denizlerinde de bu balıkların
insanlara saldırısı ile ilgili fazlaca bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak av amacıyla
üzerlerine gidildiğinde saldırdıkları söylenmektedir. Bu tip balıklar
saldırdıklarında, keskin dişleriyle vücudumuzda ağır yaralar oluşmasına, ısırdıkları
uzuvlarımızın kopmalarına hatta ölüme yol açabilmektedirler.
Elimden geldiğince, çeşitli kaynaklardan topladığım bu bilgileri sizlere de
aktarmaya ve bir azda olsa denizden gelebilecek tehlikeleri göstermeye ve sizlerle
paylaşmaya çalıştım.Mutlaka unuttuklarım, eksik yazdıklarım olabilir. Bu konunun
uzmanı olmadığım için yazanların yazdıklarıyla yetindim. Bir kusurumuz olmuşsa
affola. Kalın sağlıcakla.
Konuyu resimlendirmede yapmış olduğu güzel çalışmaları nedeniyle
Sayın Bülent Sepetçioğlu'na teşekkürlerimi iletirim.